Wednesday, 5 March 2008

Ortaya Karışık

Uzun zaman oldu yazmayalı. Kalemimin pas tutmuş olma ihtimali olsa da bugün bişeyler yazacağım. Yazmak, seks ve koşunun ardından tüm varlığımla boşalabildiğim bir başka alandır. Bu üç edimde boşalım sonucu ortaya çıkan ürün farklı olsada, tasarım ve nihai kullanım açısından ortak birçok özelliği barındırdığına hiç kuşkum yok. Yazmak bir isyan, bir dışavurumdur benim için, içimdeki patlayıcı moleküler enerjiyi kelimelere döktüğüm! Ne dünya üzerindeki tüm gramerlerin doktoru olmam, ne de müthiş kelime dağarcığına sahip bir hatip olmam anlatmak istediklerimi anlatabilmeme yeterince yataklık edemez. Gördüğünüz ışık ateşin kendisi değil, kıvılcımı olabilir; işte bunun idrakiyle hayata bakanlara akıllı denir bence. İnsan hep bir süzgeç, bir dönüştürücü ( transformer ) olmak zorunda. Anneme farklı anlatmalıyım beni anlayabilsin diye, kız arkadaşıma, elemanıma, yeni tanıştığım birine, farklı kültürden olan birine, daha tanışmadığım birine.... şu malum insan beyni madem o kadar ( ki insanın kendisin de öyle olduğu söylenir ) mucizevi, neden frekans yoluyla, sadece düşünerek karşıya aktarım yapamıyor? Neden onun yapması gerektiği şeyi ben onu kullanarak dil vasıtasıyla yapmak zorundayım? Bu yazıyı okuyan ve okumayan sizler, hepiniz akıllı olduğunuzu sanıyorsunuz, hele hele bunu sertifikalara, diplomalara, sınavlara, testlere veya çok para kazanmaya dayandırıyorsunuz ya, işte acı-komik olan bu! Kısmen de olsa güzel / çirkin olduğunuzu kabul edebilirsiniz, yeteneksiz ve ucube olduğunuzu da ! ...ama aklı kimseye bırakmazsınız, o kadar sizde çok var ki ondan, dünyayı yıkıp tekrar inşa edersiniz yap-boz hafifliğinde. Bir de olayın biz salak olanlar için trajikomik boyutu ise kendi elinizle yarattığınız kutsal (!) kavramlar ve içinde boğulduğunuz fenomenlerin bize karşı bir kılıç gibi kullanılmasıdır. O kadar statik ve berrak kavramlarınız var ki kıçımıza bile girse zevkini süreriz! Müthiş bir duygu kombinasyonu altında yarattığınız çemberin dışında kalanları engizisyon mahkemesinde sallandırsanız onurlandırırsınız ama siz bunu yapmayıp can çekişerek yaşamamıza izin veriyorsunuz. Sizlerin kutsal kavramları var arkasına gizlendiğiniz : aşk, din, vatan, insanlık, kardeşlik vs... Lütfen biri bana anlatabilir mi ne kareşliği, ne aşkı? Bu ülkede en çok kardeşler, akrabalar birbirinden nefret ediyor; birbirimizin yüzünü görmemek için çok çalışıyoruz (!), arabamızın modelini yükseltmek için bir 20 yılı ipotek altına koymaktan hiç imtina etmiyoruz.

Kısa bir gizirgah yaparak gündemdeki bazı konuları ele alacağım bir yazı olmasını planlıyordum ama gene kendimi tutamadım. Üç noktayı ele almak istiyorum; 1-K.Irak Harekatı, 2-Fenerbahçe ve 3-Yoksunluk.

1. Hepinizce malum Kuze Irak'a gerçekleştirdiğimiz askeri operasyon 8 gün sonunda sona erdi. Kamuoyunda envai soru işareti ayyuka çıkmışken , hükümetten, muhalefetten, askeri kanattan ve basından yapılan açıklamaları dikkatli izliyoruz. Dedemiz Bush'un verdiği oyuncaklarla yetindiğimiz bir çocukluğu yaşarken, avrupanın çocuklarına öykünürken kendi arkadaşlarımızı poker oyununda kaybediyoruz. Sizin arkaşınız, benim arkadaşlarım ölürken büyüklerimizin çocukları bizim henüz girmeye hak kazanamadığımız oyun cenneti Avrupa'da oyunlar oynuyorlar, tahtadan ama yaşadığımız ahır kadar büyük sandıklarını 'yeşillik' lerle dolduruyorlar. Sakla samanı gelir zamanı!

Büyükanıt der ki; " Amerika tarafından basılan bir düğme olduğumuzu ispat eden olursa, üniformayı çıkartırım." Malum konu ıspatı pek mümkün olmayan bir kaos zaten, ikincisi üniformayı çıkarmak biz ızdırap olmasa gerek; söyler misin paşam, bunda benim kazancım n'olcak? Sen kimsin ki benim vekilime hesap vermezsin, hainden daha fazla zarar verici ithamı yapıştırırsın? Hadi bu ülkenin insanlarının çoğu tescilli gerizekalı diyelim , peki ama ya olmayanlar? Onları sabun mu yapalım? Sana hesap soranlara hesap vermek senin en asli görev unsurlarınan biri değil midir? Millet sana hesap soruyor, millet! Partiler veya Genel Başkanlar değil ! Nasıl azınlık çoğunluğun tahakkümünde kalıyorsa, sen de bir tek vatandaşın bile olsa sana hesap sorana hesap vermek zorundasın ! Böyle önemli bir konuda dünya önünde böcekleşmenin nesi askeri gereklilik, siyasi taktik paşam? Size o görevi veren milletin vekilleri askeri gereklilik çerçevesine hareket edin diye değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını tehtid eden tarafları etkisiz hale getirin diye vermiştir. Oraya girmenize de çıkmanıza da ancak millet karar verebilir, siz değil ! Siz sadece kararları uygulayacı bir taktisyensiniz, karar verici değil !!! Strateji sanatında uzman olmanız gerekirken yaptığınız bu çaylaklığı bu halk hiçbir zaman unutmayacaktır, evet, bu halkın çoğunluğu gerçekten aptaldır ama bu kadar değil!

2- Fenerbahçe tarihi bir başarıya imza atarak Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kalan sekiz takım arasına girerek hepimizi mutlu etmiştir. Öncelikle futbolun tıpkı din gibi insanlığı uyutan bir araç olduğuna inananlardanım. Fakat böylesi boktan bir dünyada tüm olumsuz koşullara, dengesizliklere rağmen Türkiyeyi temsil eden bir takımın dünyanın en iyi takım oyunu oynayan ve herkesçe favori gösterilen bir takımına karşı 2:0 yenik duruma düşmesine rağmen müthiş bir oyunla zafer kazanması alkışa değerdir. Büyük kulüp olmak sadece kupaları kaldırmak demek değildir, sosyal sorumluklarını yerine getiren, toplumsal olaylara duyarlı, dünyanın gidişinde etkin rol alan bir misyon yüklenmelidir. Bush fildişi kulesinde parmağında dünyayı döndürürken, dünyada açlıktan ölen milyonlarca insan var hala. İşletmeler devlete karşı cığırtkanlık yapacaklarına, salt kar odaklı bir zihniyet yaşatacaklarına devlet ve toplumla birlikte sosyal sorumluluk, sosyal duyarlılık noktalarında yürekten etkin, sadece kar oranları düştüğünde konuşan değil, hiç tanımadığı bir çocuk açlıktan öldüğüne de konuşan iş adamları istiyoruz! Onların serveri bu halkın sömürüsnden elde edilmiştir. Bu dünyada uyumayan insanlar da var!

3- Son olarak kısaca yoksunluktan bahsedeyim. Yoksunluğu kısaca tarif edersem, maddi veya manevi birşeyden mahrum olmak. İstenilen birşeye sahipsizlik durumu diyebiliriz. Bu dünyadan çoğu zaman yapmak zorunda olduklarımızı bazen de yapmak istediklerimizi yaparak, göçer gideriz. Çok istediğimiz birşeyin temelinde fiziksel ve ruhsal bir zaruret olabileceği gibi keyfiyet de yatıyor olabilir, fakat istediğimiz birşeyin yoksunluğu canımızı yakar, normal davranışlarımızı ketleyerek bizi o yoksunluğa angaje eder. Bize öğretilen ve dayatılan kalıplarla yaşamlarımızı sürdürürken mutsuz olan birçok insanla karşılaşmamanız imkansızdır. Bizler hayatlarımızı ebeveynlerimize göre, kültürümüze göre, çevremizdeki çoğunluğa göre düzenlerken hayat da bizi düzer ! Elbette düzülmek her şartta kötü değildir. Neyin veya kimin bizi düzdüğü önemlidir. Burada farkındalık çok önemlidir. Bilinçsiz bir toplum olduğumuz ortada, bize lolipop uzatanların hepsini Noel Baba gibi görme illüzyonuna sahibiz. Konuyu bağlarsam, burada önemli olan yoksunluk hissettiğimiz şeylerin önemi ve önceliğidir. Bir ferrari düşü veya bir kadın hayali bizim için bir yoksunluktur, çünkü sahip değiliz, hayal ediyoruz, beklenti içindeyiz. Ama işte tam da bu beklentilerdir bizi mutsuz kılan. Beklentilerimize odaklanmış otomatik yaşarken, elimizdeki Hyundai'nin veya yanıbaşımızdaki kadının yeterliliğini ve güzelliğini göremeyiz, kabul etmeyiz. Mazda sahibi bir kadın Porche arzulamasını normal kabu ederken, erkeğinin Angelina Joolie'yi arzulamasını ise kabul edemez. Ne ironik! Hayatı çok karmaşık yapıyorsunuz, bence biraz bilinç ve biraz düşündüğünüz kadar akıllı olmadığınızı kabullenmek bu işi kısmen çözer.

Saturday, 13 October 2007

Bay/ram

Yoğun iş temposuna aşina olmuş kişilerin 1 günü aşan tatil günlerinde nasıl bocaladıklarını bizatihi yaşıyarak anlıyorum. Bugün bayramdı, yarın da öyle olucak. Yorgunluğumu saat 11.00 e kadar uyuyarak giderdim. Diğer tatil günlerine oranla bir sorumluluk güdüsünün verdiği rahatsızlık hali vardı üzerimde: aile ve akraba teşrifatları hükümlülüğü...

Ziyaretim annemleri çok mutlu etti, ben de bu iki ihtiyarı görmekten çok mutlu oldum; hatta onların bu gözbebekleriyle gülümseyen hallerini görünce gözlerimin dolduğunu bile söyleyebilirim. Yıllar ne de çabuk ilerliyor böyle, zaman tünelinde seyrederken kaçırdıklarımı görememenin aczini yaşadım bu anlarda. Tanrım, neydi bu koşuşturmaca, neyin telaşındaydım bu yerkürede? Kıçı kırık amaçlar, mecburiyetler ve insanlar peşinde giderken, yanıbaşımda benim mutluluğumla mutlu olan, üzüntümle kederlenen bu insanları yok saymışım yıllarca, farketmemeşim bile onları. Hangi sevgilim, gece yarısı eve döndüğümde sıcak yatağından kalkıp bana kahve hazırlamıştır? Kim üzerimi örtmüştür ki soğuk akşamlarda? Tüm adiliklerime rağmen yanıbaşımda kimler kalmıştır? Öptüğüm ellerin sahipleri alelalede insanlar değildi bu bayram; biyolojik yaşı benden önde olanların değil, eli öpülesi insanların ellerini öptüm...

"Yorgunuğumun yaşamak gibi bir anlamı var", yalnızlığımın da dimdik ayakta durabilmek gibi bir anlamı var ! Birilerinin egosunu beslediğin müddetçe baban çok olur ama yem bittiğinde bir piç gibi ortada kalırsın. "Another brick in the wall" ..... hangi çimento beni bağlar ki hayata? Kes artık bilinçsizce sallanmayı, ya adam gibi horon tep, ya da s....r git !

Zayıflığını ve kibrini teknoloji ardına saklanarak gizleyenlerin çağında bayramlar yaşamaya devam ediyoruz : " Bayramınızı kutlar, sağlıklı, mutlu ve sevinçli nice bayramlara ermenizi dileriz" ...... yapma ya? Görevini yerine getirmiş olmanın hazzını da yaşıyormusun? Peki ya senin beynindeki düşünceleri bilenler, sezenler varsa, bunu hiç düşünebildin mi? Otomatik adamların otomatik mesajları...nice bayramlara.erdal&gürdal...keep fucking yourself !

Koca sene bir cuma namazına bile gitmeyen ey siz bayram sabahı camicileri??? Ulan bir sabah da şehitler için erken kalkın be, cami yerine gidin amerikan büyükelçiliğinin önüne de " damn with your strategical partnership " deyin. Bir sene de bırakın gün adamı olmayı; anneler günü, sevgililer günü, sevişme günü, bayram, seyran, kıyamet....s.....n gidin lan bu sanal dünyanızdan, kırılma indeksinize; bütün çürümüş niyetlerinize sokayım!


Kızım sen de s....r git çeyiz biriktirmeye, kıçını öptürmeye ! Pardon, artık çeyize de gerek yok, sen kıçını dolgun tut, evi dolduracak birini bulmak kolay. Ananın verdiği çetikleri de yak gitsin, demode zihniyetlerin tarih olmuş geleneklerine sıç gitsin; üstüne de bok yaz ünlemi de olan!

Mutlu bayramlara...

Sunday, 7 October 2007

DEŞİFRE !!!

Üniversite yıllarımda kazandığım en iyi dostlarımdan biri, bana 3 yıl boyunca ulaşmak için envai yöntemler denemiş. Bunlardan bir tanesi "google" da arama yapmak. Daha üç gün önce tesadüfen karşılaştık fomara meydanında; bir iyi dostla karşılaşmanın tadını hiçbirşeyde bulabileceğimi sanmıyorum. Sözün kısası, google daki arama sürecinde benim yazılarımın başka kişilerce izinsiz olarak kullanıldığını söyledi. Başlarda umursamadım, koyverdim; fakat bugün gördüm ki bu sadece bana yapılmış bir haksızlık değilmiş. Üniversite yıllarımızda yerleske.net çatısı altında yazarlık yapan arkadaşlarımın da yazılarının isim verilmeyerek kullanıldığını gördüm. Hadi beni s....r edin ama bu arkadaşlarım benim için çok değerliler ve inanılmaz yetenekli ve üretken insanlar. Bu onları öyle bir duruma sokabilir ki; sanki o şahıs değil arkadaşlarım onun yazılarını izinsiz kullanmış zannı.... işte buyrun:

http://www.netlarus.com/kayipdefter/friends/page9/ şahsın rumuzu : COLERAA

Bana ait olan yazılar : Doğaçlama yazılmış bir yorgunluk, Ödeşeceksiniz, Rijit Sevişmeler,
Endless'e ait olan yazılar :Yaş/asaydım, Neden ölüm neden?
Pedher'e ait olan yazılar : Zaman


Bunlar görüp, fark edebildiğim yazılar. Coleraa kardeşim yazılarımızı ancak izin alarak ve atıfta bulunarak yayınlayabilirsin. İşin kolayına kaçmayarak, biraz çalışarak üretken olabileceğine inanıyorum ama son olarak sana "fuck off, bullshit" diyorum.

... ve bitirmeden yakaladığım birkaç kişiyi daha deşifre edeyim :
http://www.ircyorumlari.net/showthread.php/rijit-sevi-meler-18-1384.html rumuz : Rainman, şahsın adı : Selahattin ERDEM ( soyisimle paralel bir eylem ) adam sayemde teşekkür bile almış

http://www.sevgilimolsun.com/forum.php?s=3&sx=detay&sid=4&ad=A?K&kid=81&ad2=Rijit%20Sevi%C5%9Fmeler&sayfa=0 rumuz : arda_scout

http://www.plat-forum.org/forum/archive/o_t__t_2748__%C3%96de%C5%9Feceksiniz.html rumuz : kenan


Hadi " Rijit Sevişmeler " yazım yerleske.net 'te 7000 kişi tarafından okunarak rekor kırdığını bilerek, türkiye çapına yayıldı ama ya diğer yazılarım ve arkadaşlarımın yazıları? Bunlar sadece tesadüfen yakalayabildiklerim....internet kullanımı anayasada yer almalı ve yaptırımları caydırıcı olmalı diye düşünüyorum.




İyi Pazarlar
Nazmi Şentürk

Sunday, 30 September 2007

Cuma(e)rtesinin ertesi

" Reality is merely an illusion, albeit a very persistent one " A.Einstein

Bugün pazar olmasına pazar da, benim için salı veya perşemeden tek farkı 8 saat uyuyabilme lüksüne sahip olabilme şansıdır. Bugün içimde bir heyecan yok, dışımda da yok! Ruhsal orgazmda tavan yaptığım eylemler artık beni tatmin edemiyor. Duyamıyorum saka seslerini, göremiyorum doğa ve kadın güzelliğini. Başı kesik adamların eskrim yaptığı; ve onların etrafında toplanmış olan diğer adamların kan taslarını havada tuttukları ve kafaları olmadığından g.tleriyle güldükleri flu bir dünyada bitkisel hayat sürüyorum sanki. Bu sekronize kafasızların dünyasında bizlere sunulan yaşam alanının metrekaresi sekseni bile geçmez; bir oda, bir salon ve bir de g.t !

Neyin şikayetidir lan bu !? Kadıyı kadıya şikayet etmek..... senin farkın ne? Aynı düşünce ve kültür çanağından beslenen kütlenin bir atomu olarak, kovalent bağ kurduğun elektrona olan serzenişinin kıymet-i harbiyesi nedir? H...iktir git gidebildiğin yere kadar; balık ol , su ol, ne s...m olursan ol ama adam olma ! Yıllar önce beslediğin umutların seni piç etti işte ! Hangi umudun, hangi hayalin, hangi kadının yanında şimdi? Akıllı bir adamın yapabileceği en büyük aptallıkları bir bir yaptın sen. Git şimdi kendini fazla s..tirmeden ! Mühim olan hangi kucaklara oturduğun değil, yüzünde gamzeler açıp açmadığıdır; hatta iki gamzelinin bir araya gelmesi daha makbuldur, bunun için yazar / oyuncu olmana da gerek yok.

Birini becerdiğimizde onun da bizi becerdiğini neden anlamayız, anlayamıyorum. Sevemiyorum hayatı sindirella / polyanna pembeliğinde ve hafifliğinde yaşayanları. Ulan insanız hepimiz, isteklerimiz, arzularımız aynı ! Sana diyorum kadın! Sergilediğin kıçını ellemek isteyenler elbet olacaktır, neden garipsiyorsun ki bunu ? Seni cinsel obje olarak da, şiit teması olarak da, anne olarak da , hepsi olarak da görenler dünya yuvarlak (!) oldukça olacaktır, ne var bunda? Madem kafanız çok çalışıyor, gidin Einstein veya Nietzsche olun da sizi, olmayan .aşaklarınızdan öpeyim! Şiir gibi konuşursunuz ama bok gibi yaşarsınız. Bununla da kalmayıp size sıçtığınızı söyleyenlere de gard alırsınız. Ama güzelim sen anatomik olarak insan olmaktan başka nesin bi sorsana kendine? Profesör olsan ne yazar, orospu olsan ne yazar! Sevilmek ve sevmek istiyorsun, bi tane olmak istiyorsun ama asıl ideal olanı elde etmenin zorluğunu bildiğin için önüne gelen kötülerin iyileriyle birlikte oluyorsun. Ve aşk.... bakıyorum da hepiniz aşıksınız, hepiniz yanıyor, hepiniz Leyla veya Mecnunsunuz. ..bazen de Dink oluyorsunuz o ayrı mesele...

Ulan bana ne sizin aşkınızdan ya da aşktan kardeşim ! Benim egomu besleyen, gece üstümü örten, iyi sevişen, sohbet edebilen, sıkılabilen, beni kaybedebilme ihtimalinin bilincinde olan bana somut bişeyler verebilen, paylaşabilen şeye aşk derim ben...yoksa Julia Roberts da, Angelina Joolie de hoş hatunlar....

Böyle temasız yazılar olunca dağılıyorum ben. Hafta içinde kafamı çok çalıştırdığım için hafta sonuna çalışan biryerim kalmı.....bi dakka çalışan yerim kalıyor ama sıklıkla terk ediliyorum ya, o yüzden onu kullanabilmek için bu memlekette 6 ay beklemen lazım; önce seni iyi tanıyacaklar, evlenebilinecek bir potansiyel olarak görecekler vs... malum bizim bildiğimiz kızlardan değiller onlar. Biz hiç bir kitapta, filmde rastlamadık böyle profillere. Ben hiç " bildiğimiz kızlardan" biriyle tanışmadım hayatım boyunca, öyle biri olduğunu iddia eden birini de duymadım hiç..ilginç; topyekün cennetlik bi kütle olmalı benim toplumum; takıyye yapmıyorum, hadi ordan !?...

Artık ne futbolda, ne kitap okumada, ne yazmada ne sevişmede ve hatta ne de fizikte eskisi kadar iyi değilim. Hayatım iş oldu. Genç bir genel koordinatör adayı olarak, yaşlı müdürlerin husumeti altında kalsam da umurumda değil çünkü artık bir zamanlar hayal ettiğim yaşam bana çok uzak. İş dışında sarılacağım bişeyim yok ki hem ! Hayatıma giren her kadın beni su sandı, kaplarına gireceğim.....ama yavrum olamaz ki. Senin kıçın garantide, onu alacak bir salak her zaman bulunur ama ben çalışmak, çok çalışmak, işimde en iyi olmak zorundayım!!! Sen benle birlikte olmak niyetindeysen bunu bilip buna göre davranman gerekirdi. Ben seni 24 saat şımartıcak jöleli aylaklardan olamam ki, 7/24 boş zamanım olsa da olamam... neden sen benim peşimde koşmuyorsun? Neden bir gece evime gelip bana yemek hazırlayıp sürpriz yapmıyorsun? Neden geçmişimdeki kadınara takılı kalıyorsun? Neden iyi niyetli ve samimi değilsin? Kusura bakma güzelim kıçını cilalıyacak adamlardan biri değilim ben. Bir ilşkiye başladığımın ilk üç gününde anlarım zaten sonunu ve bu yüzden ben yalnız bir hayat sürebiliyorken sen/siz süremezsin/iz.


Son olarak, geçmişteki yazılarımda daha sık yazmaya çalışacağımdan dem vurmuştum ama inanın bana buna vaktim hiç omuyor, o yüzden müdavim okuyucularımdan özür dilerim. En kötü ihtimalle pazar günleri yazmaya çalışacağım tıpkı bugün gibi.

Yanlış olan benim bu dünyada, yanlışlamam veya doğrulamam sağlanacaktır zamanda. İyi tatiller


"It is dangerous to be sincere unless you are also stupid." B.Shaw

Wednesday, 22 August 2007

High Hopes

Even Nietzsche had said " Hope is the lastest badness, it makes torture longer " ; Hoping sometimes works to escape from your depression. When you are in bad mood because of economics, social and psychological problems, you begine loosing your self-confidence, which put you in deeper depression. On adding that, your communication with others are able to interrupted. I am not neither a dreamer nor utopian but sometimes, however, dreaming and hoping is neseccary for all of us, even for Nietzsche too; we need that for keeping our psychological health. I mostly think that i am a shizophreniacal event. In fact, i am both detailer and tactless. Despite I do it somewhat abundant a day, nevertheless i think over why we shake hands! and sometimes i don't care about anything: family, relatives, job , future, marriage , darling , problems and so on! Anyway, i don't wanna put this writting in psycho-analitycal manner.


Well, a new beginning refresh our power of both ability and creativity. While i am writting this post right now, feeling myself better than yesterday. Tomorrow is a new day, which is also a new beginning. I live in my own world but this doesn't mean that i am not effected by others. I really hate to face answering like that " this is your right, you think whatever you wanna think " ! Bullshit, what a fucking answer it is ! There is just unique right on the earth ! You can comment on this reality in different way, you can see whatever your ego wanna see but you can't run away from the reality! In the end, it will find you. Ordinary brain has three answer to camouflage his stupidity. first of them : "This is your opinion, everyone has his own right (true)". Second : "most of all people think the same, which makes it right". last of them : "to be silent ! keeping on looking at you as if you are an alien"

As last, time is going by. Make your brain bright. One consented being an insect, no have right to complain. The life is not only what you see from your window out. By the way, I am not saying those about you, don't be offended, you are too perfect to be wrong.

Pink Floyd is the one of my best bands. Despite my favourites Pink Floyd song are " Wish you were here ", " Lost for words " and " Hey you "; i love " High Hopes " very much too. So please listen to it while you're reading this article. here is its lyrics :

HIGH HOPES

Beyond the horizon of the place we lived when we were young
In a world of magnets and miracles
Our troughts strayed constandly and without boundary
The ringing of the division bell had begin

Along the long road and on down the causeway
Do they still meet there by the cut

There was a ragged band that followed in our footsteps
Running before time took our dreams away
Leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
To a life consumed by slow decay

The grass was greener
The light was brighter
With friends surrounded
The night of wonder

Looking beyond the embers of bridges glowing behind us
To a glimpse of how green it was on the other side
Steps taken forwards but sleepwalking back again
Dragged by the force of some inner tide

At a higher altitude with flag unfuried
We reached the dizzy heights of that dreamed of world

Eneumbered forever by desire and ambition
Theres a hunger still unsatisfied
Our weary eyes still stray to the horizon
Though down this road weve been so many time

The grass was greener
The light was brighter
The taste was sweeter
The nights of wonder
With friends surrounded
The dawn mist glowing
The water flowing
The endless river








Forever and ever