Tuesday, 24 April 2007

Varoluş Sancıları


...zaman kısıtında teneffüse çıktığım bu anda girişe giriş yapmak için karalıyorum bişeyler ya da hiçbişey ya da herşey......zaman sayacı aleyhime işlerken, lehime tanıklık eden ego'mun açlığını görebiliyorum. 40 derece sıcaklık altında az ötede bir ağacın gölgesinde mayışmış aslan gibiyim, halim yok ama avcılık güdülerim halen işler durumda. Yalın olmalı herşey, çıplak olmalısın..giydiğin tüm maskeleri bir kenara bırakıp öylece yüzmelisin benle herkesin yüzemediği nehirlerde. Olmasa da olurdu bu yazı, sen olmasan da olurdu ama sana giden yolardaki dikenler olmasa olmazdı ! Yazılmazdı hikayeler, okunmazdı şiirler; sevişmeler pişmanlıkla sona ererdi. Gamzeler açmalı artık yanaklarımda sevişmeyle biten gecenin sabahında ! Yanımda uzananı görmekten haz almalıyım, daha da anlatacaklarım olmalı akşamdan kalan, gelecekten gelen. Arabesk aşklar olmamalı, tutsaklık, tutukluk ve oyun olmamalı. Senden giderken, sana gelirken hissettiğim dinginliği hissetmeliyim. Olmasa da olurdu bu yazı.....

2 comments:

7.oda said...

oysa ki tutku, tutsaklık ve tutukluk arasında bir yerlerde sanki..

Nik said...

Tutku tutukludur, dışarı çıkmak ister, hırçın denizken durulmak ister...mi demeliyim? ...bilmiyorum... ama tutkunun sınırlı bişiy olduğunu iddia edebilirim, eğer öyleyse tutsaklık ve tutukluk da bize bir haz veremez mi? psikolojik temelde çözülmesi gereken problemleri sosyolojik platformda çözüm arama yanılgısı içindeyiz....her insan bireysel olarak anarşisttir, onu sosyolojik F Tipi cezaevlerine almış olmanız bu gerçeği değiştirmez