Friday 18 April 2008

SABAH'a Mektup

Sabah gazetesinin sadık bir okuyucusu olmasam da bab-ı alinin zihniyetini ve görüşünü görmek, tek kaynaktan beslenmemek adına mümkün olduğunca gazetenizi okumaya çalışan biriyim. Fikir ayrılığı, çeşitliliği ve zenginliği kavramlarına hoşgörüyle bakan birisi olmakla beraber ortak paydada buluşmamız kati olan birçok meselede bile beni hayrete ve dehşete düşüren görüşlere rastlamaktayım son zamanlarda. Türkiye, hem ekonomik hem de toplumsal uzlaşı noktasında tarihinin en dip seviyesini görmüştür. Bunda elbette hükümetin, muhalefetin, iş dünyasının ve cahil akıllısı köşe yazarlarının payı büyüktür. Çoğunluğun tahakkümünde kalmış olan azınlığın yok olma noktasına geldiği, hukukun iktidardakilerin işine gelir yönde reforme edilmesi; demokrasi, özgürlük, ekonomi, sosyal devlet kavramlarının hatta ve hatta bilimin iktidar olanların görüş ve ideolojilerine hizmet edecek şekilde manipüle edildiği 3. dünya savaşının başladığını söyleyebilirim. Çoğulculuk ve bireysel hakların koruma altına alınamadığı bir ülkede demokrasiden söz edilmesi salt teorik alanda kalır ki bu pratik hayatın içinde olan bizler için pek de anlamlı olmayan bir durum.

İş dünyası istihdam vergileri üzerindeki yükte şikayet edeceğine, bu ülkenin sorunlarının çözümüne gerçek anlamda ortak olsun, kar oranları aşağıya çeksin! Bu ülkenin ve bu ülke insanının zenginliğini kullanarak ( sömürü de diyebiliriz ) bir yerlere gelmiş bu insanlara bu kadar tapılması, önümüze başarılı insanlar olarak altın tepside sunulması tıpkı futbol ve din gibi uyutma politikalarının bir sonucudur!

Bu ülkenin sosyologları, antropologları, sosyal bilimcileri bu toplumun yapısı tekrar bir incelesinler. Bulgular sonucunda görülecektir ki yıllardır övündüğümüz sıcakkanlı, misafirperver, yardımsever, dayanışmacı, alçakgönüllü, toplumsal olaylara duyarlı , bilinç sahibi kavramlarının bu toplumun başat özelliği olma gerçeğini artık kaybetmiş olmasıdır! Her şeyi tüketen, sorgulamayan, toplumsal olaylara duyarlı olmayan, bilim ve felsefeyi sadece çok para kazanma unsuru olarak kullanan; kutsiyet verdiğimiz kavramlar arkasına gizlenirken ötekinin hayatını mahvettiğimiz; Avrupanın sadece zenginliğine, teknolojisine, modasına ve seks yaşantısına öykündüğümüz bir içi boş diplomalar ve sertifikalar sahibi bir aydın (!) grubu tarafından yönlendirilen yan yatmış bir gemiyiz güvertesinde umut olmayan. Herkes bişeylere taraftır ama sizin taraftarlığınız iktidar ve sermaye çevreleriyle sınırlıdır. TÜSİAD diye bir kurum halkın vekillerine akıl verebiliyorsa ve sizler de şakşakçılığınızla bu kesimi yüceltiyorsanız, bizler için söylenecek daha çok şey vardır !


Nazmi ŞENTÜRK