Monday 15 June 2009

One Night Stand

Seks yapmak istediğim anlarda, sevgililerime, bu isteğimi farklı kelimeler altında sunduğumu fark ettim : ‘sevişelim’, ‘yatalım’, ‘making love’… Birçok olguyu, fiili kamufle ettiğimiz, yumuşattığımız, ahlaki çerçeveye oturttuğumuz; kelimeler, kavramlar türettiğimiz su götürmez bir gerçektir. Aşk, sevişmek, evlilik, fedakarlık bunlardan sadece birkaçı. Bu kavramlar evrenseldir ve 7’ den 70’e herkes tarafından kolayca kabul görürler. Daha da ileri gidilerek kutsallaştırma, yüceltme, dokunulmazlık yükleme saçmalıkları da yapılmaktadır. Ve öylesine güçlü bir inançla yapılmakta ki bu, farklı görüş, düşünce ve eleştiri , yatak odaları dışında tamamen teşhircilik üzerine kurulu yaşamlara yapılmış bir saldırı gibi gelmekte. İnsanoğlunun içinde bulunduğu durumu meşru kılmak gibi salgın bir hastalığı var. Doktor, doktorluğu kutsar. Evli olan evliliği. Holding sahibi, ekonomin her şey olduğunu düşünür ve kendisini ayrıcalıklı sanır. Aşıklar, helenistik bir romantizmle afyonlandıklarından, aşktan başka bir şeyin hayatta yaşamaya değer olmadığını sanırlar. Birçok insan kuru mantık yüzünden acı çekiyor. Ve insan, bir insanın pişman olmayacağı tek şeyin günahları olduğunu çok geç anlıyor. “İnsan mantıklı bir hayvandır” sözünü kim söylemişti hatırlamıyorum fakat; çok zaman mantıklı davranmadığı kesin!

‘Seks istiyorum’ tümcesi insan olmanın gereğiyle örtüşmeyen bir günahmış gibi algılanıyor. Evli çiftler bile bu günah timsali kelimeyi yatak odalarına fantezinin dibini bulmadılar ise sokmazlar. Empati, telepati ve kozmik iletişim, aşk çatısı altında seks yapmaları için yeterli görülmektedir. Öylesine baskın, güçlü, kemikleşmiş ahlak kalıplarından, dogmalardan söz ediyorum ki ; anne ve babanla bile ‘Issız Adam’ filmini müstehcen sahnelerinden dolayı izleyemediğin, en boktan görsel cinselliğin ara ara serpiştirildiği filmlerin topluca izlendiği anlarda tansiyonun artması, senin de bunu biliyor olmanın dayanılmaz ağırlığı ile sazı eline alıp çeşitli şebeklikler yaparak ortamı yumuşatma görevi üstlenmek zorunda kalman; seksin hayatın en güzel şeylerinden biri olduğunu herkes bildiği halde, ona karşı takınılan ahmakça tavırlar, yok saymalar, salt hayvani bir edim veya çocuk yapmak için bir teknik olarak görenler ve tüm bunlara rağmen karınları yüklenmiş halde dolaşan hatunlar, karılarının çekiciliği (perde kalktığında) sona erdiğinde pornolara ve başka kadınlara yönelmeleri yaşayan erkeklerin paradoksal halleri! Bugger off!Sığ beyinlerinizi okuyabilenlerin olduğunu anlayın artık be!Denize işediğinizi biliyoruz. Sübyan pornosu izlediğinizi de! Karınızla anal düşler kurduğunuzu. Kocanızla düzüşürken, Colin Farrell'in çükünü hayal ettiğinizi de….sonra da kalkıp bana ahlak dersi vermeye cüret edersiniz! Neyin ahlakı? Neyin sadakati? Ben herhangi bir kültürlü insanın, yaşadığı çağın ahlaki standartlarını kabul etmesini en büyük ahlaksızlık kabul ediyorum. Sizin dürüstlük, bağlılık dediklerinize ben alışkanlık uyuşukluğu derim. Ya da düş eksikliği de denebilir. Düşünce hayatı için sabit fikirlilik neyse duygu dünyası için de bağlılık odur. Kısacası başarısızlığı itiraf etmek. Sadakat! Aşkta bile sadakat sadece psikolojik bir konudur. İrademizin bu konuda yapacağı bir şey yoktur. Gençler sadık olmak isterler ama beceremezler. Yaşlılar da ihanet etmek isterler ama yapamazlar. Mütemadiyen kendimize ve etrafımıza yalanlar söylemeye devam ediyoruz. Hep daha entellektüel, daha zeki, daha başarılı, daha zengin, daha mutlu, daha bilgili olacağımız motivasyonuyla güdüleniriz. Tamamen bilgilendirilmiş insan aklı korkunç bir şeydir. Antikacı dükkanı gibidir. Bütünüyle garip şeyler ve toz. Her şey, üzerinde hak ettiğinden fazla bir fiyatla etiketlenmiştir. İnsanların çoğu hayat denen romana çok yüklü yatırımlar yaptıkları için iflas ederler.

Kadın! Elbette seks her şey değildir. Ama çok şeydir! Güzel bir şeydir. Odakta olandır. Aklımızı meşgul edendir. Sıkça yapılması gerekendir. Aşk ve tüm iyi niyetlerin senin olsun. Bana aşık olma, tapınma ama benimle seks yap yeter! Benimle arkadaş ol ve seks yap. Seks yaptığımız için buna arkadaşlık diyemeyeceksen, seks arkadaşlığı de, paşa gönlün bilir. Benim bakışımı, gülüşümü, fiziğimi beğendiğin için seks yap. Ya da canın sadece düzüşmek istediği için seks yap. Kurak bir yaz gününde, pınardan kana kana soğuk su içmek gibi seks yap benimle. Mülkiyetsiz, beklentisiz, kaprissiz, kamuflajsız seks yap benimle. Pınar senin mülkün değil! Sonra çek git evine, eğer uyuyacaksam yalnız uyumalıyım. Ya da istersek beraber uyanırız, birlikte duşa girer, kahvaltı ederiz. Günlük koşuşturmacamızdan sonra tekrar istersek randevulaşırız; sen siyah-kırmızı iç çamaşırlarını giyersin, bense salata yaparım, bol limonlu. Üstünde fikir birliği veya ayrılığı yaşayacağımız bir DVD izleriz. Kritiğini yaparız. Akabinde Rammstein sertliğinde seks yaparız. Öpüşmek, koklaşmak, sarılmak, inlemek, terlemek programa dahil. Güvercinler gibi de yapabiliriz, tavşanlar gibi de! Yarının ve öğretilen dogmaların önemi yok. ‘Şimdi’ de gözlerimiz, duyularımız tamamen açık …kızmak yok, kırılmak yok, incinmek yok! Sevişmek mi seks mi? Çokça seks, ara ara sevişmek. Duyuları ruhtan başkası iyi edemediği gibi, ruhu da duyulardan başkası iyileştiremez…

Her zaman! Bu korkunç bir söz. Kadınlar bunu kullanmayı o kadar çok seviyorlar ki! Her türlü romantizmi, onu sürekli kılmaya çalışarak mahvediyorlar. Üstelik anlamsız da bir söz bu. Bir kaprisle hayat arasındaki tek fark, kaprisin birazcık daha uzun sürmesidir. Sıradan kadınlar insanın hayal gücünü hiç çalıştırmazlar. Hiçbir ışık başka biçimle sokmaz onları. Kıyafetlerini gördüğün gibi kafalarının içini de görürsün. Nerede istersen görürsün onları. Hiçbirinde bilinmezlik, anlaşmazlık yoktur. Birbirine benzeyen, modaya uygun davranışları vardır. Her şeyleriyle ortadadırlar. Kadınlar üstünde kötü bir etkim olduğu iddaa edilebilir. İyi etki diye bir şey yoktur. Bütün etkiler ahlaksızdır. Bilimsel açıdan ahlaksız. Çünkü birisini etkilemek ona kendi ruhunu vermektir. Düşünceleri kendisine ait değildir. Kendi arzularıyla yanmaz. Erdemleri onca gerçek değildir. Günahları, eğer günah denecek şeyleri varsa, onlar da ödünçtür. O insan, başka birinin müziğinin yankısı, onu için yazılmamış oyunun aktörü olur. Hayatın amacı kendini geliştirmektir. Kendi tabiatını keşfetmek, kendini bulmak. En önemli ödev budur ve insanlar bu en önemli ödevi unutmuş gibi görünüyorlar. Elbette hayırseverdirler, açları doyururlar, dilencileri giydirirler, birçok kişiye yardım ederler ama kendi ruhları aç ve çıplaktır. Aramızdaki en cesur kişi kendisinden korkuyor. İlkel insanların birbirlerini sakat bırakmaları, bizde kendimizi inkar şeklinde varlığını koruyor. Bu da yaşamımızı zorlaştırıyor. Bu inkarın cezasını çekiyoruz. Boğmaya çalıştığımız her istek beynimizde büzülüyor ve bizi zehirliyor. İnsan bir dönem günah işler ve günahını da unutur gider. Keza eylem bir saflaşma biçimidir. Geriye ya pişman olmanın lüksü ya da bir zevkler yığını kalır. Bir arzudan kurtulmanın en iyi yolu ona teslim olmaktır. Ona direnirsen, ruhun kendisinin kendisine yasak ettiği bu şeylerin arzusuyla hasta olur ve mantıksız yasaların mantıksız ve kanun dışı hale getirdiği şeylerin arzusuyla dolar. Derler ki dünyanın büyük olayları beyinde başlar. Ve aynı zamanda, dünyanın en büyük günahları da kafada başlar.

Bizim toplumuzda da tek gecelik ilişkilerin yaygınlaşmasını diliyorum. Yunus Günçe gibi, Sex and The City’nin tekrar yayınlanmasını istiyorum. Böylece belki toplum olarak rahatlayabiliriz. Din adamları ve ahlakçı toplumbilimcilerin aksine bunun toplumun sağlığı açısından son derece yerinde olacağını düşünüyorum. Hala, evlendiği adama bakire olduğu halde, ilişki sonrası kanama gerçekleşmediği için bakire olduğunu kanıtlamaya çalışan kadınlar var. Böyle bir yaratıkla evlenen bir kadının kendine olan özsaygısından bahsedilebilir mi? Ben burada en çok kadını suçlarım. ‘Siz erkeklersiniz bunun müsebbibi’ diyen bir kadının da alnını karışlarım. Savaşacaksın ulan! Gerekirse hayatın boyunca erkeksiz kalacaksın. Hemen pes edip, oyunun kuralına göre oynayarak ( zarı diktirip, beyaz atlı prensle evlenmek), bunu yüzüne vurana günahını yüklemeye kalkmayacaksın. Bu dik duruş her dönem, her çağda yapılabilirdi. Karanlık çağda bile ! Sonunda ölüm olsa bile, dik duran bir kadını hiçbir erkek gerçekte öldüremez. O yüzden çağımızın popüler hastalığı olan feminizm nutuklarından kimse bana çekmeye kalkışmasın. Ya bu ne hastalıklı bir yapıdır! Hangi sevgilimin babası, kızının bana oral yaptığını tahmin etmez ki? Taraflar bunları birbirine itiraf etmediği sürece normal yaşam devam eder, hiç birşey bilinmiyormuşçasına. Taa ki bir kızın başı kesilip, tüm görsel ve yazın medyasında haber olana, msn ve video kayıtları ayyuka çıkana kadar. Haa, öyle bir acılı durumda, kime oral yaptığı, seks kaydı olduğu önemsizdir. Ölüm acısı tüm bunları unutturur. İyi de, kahrolası herifler, bu örnekler o kadar çok ki; gün ışığına çıkması için hepsinin ölmesi veya şantaj malzemesi mi olması lazım? Bu kadar iyi bir illüzyonu The Illisionist’teki Eisenheim bile beceremez !

Avrupada bir anne, 14 yaşındaki kızına : ‘ Biliyorum birgün ilk seksini yaşayacaksın, yaşamalısın da. Ama lütfen bunu dışarıda biryerde yapma. Evinde, bizim yatağımızda yap. Bu ilk deneyiminin sağlıklı ve güvenli olmasını istiyorum.’ diyebiliyor. Allah aşkına sen, ben, biz ve kaç anne bunu yapar bu ülkede? Anında pezevenk veya orospu annesi olursun. Senin ne düşündüğün, dinin ne söylediği önemsiz be kardeşim. Doğanın ne istediği, söylediği önemlidir. Doğasına uyup da bunu yapan adamın ne hissettiği önemlidir. Toplumun da, sürü ahlakının da canı cehenneme! İnsanı bu kadar kuşatan, hapseden, boğan sağlıksız tüm yapılar elinde sonunda yıkılacaktır. Boşuna kıçını yırtma! Sen ister buna kıyamet de, ister insanlık zıvanadan çıkıyor de. Keyfin bilir.

Bu yazı sonrası eski sevgililerim alınır mı bilemem. Ben,sadece aptalların görüşlerinin kayda alındığı bir çağda ‘neden anlaşılmıyorum’ diye üzülerek kendimi heder edecek değilim. Ne Romeo’yum, ne Mecnun, ne Ferhat ne de Gothe. Onlar beni romantizm ve kadınsı egoları için nasıl kullandılarsa ben de onları seks için kullandım. Ama anladığım kadarıyla şöyle bir fark varmış aramızda : Ben nasıl başladıysam öyle bitirdim ama onlar başlardaki çekiciliğimden veya yalnızlık histerilerinden dolayı ‘olan’ı görmezlikten gelerek kendilerini kandırmışlar. Sonra da beni terk ederken hislerini nefrete dönüştürdüler. Neden? Çünkü ben kafalarındaki prens değildim, bir-iki cazibeli yönüme kapılıp, bende olmasını istedikleri tüm anlamları haberim olmadan bana yüklemişler. Baştaki illüzyon ortadan yok olunca, bendeniz çırılçıplak ortada armut gibi görülünce aşkın alevi birden sönüverdi. Üzgünüm kızlar, ben hep aynı adamdım ( olayın felsefik yönünü dışarıda tutarak söylüyorum ). Hiçbirinize evlilik vaat etmedim. Sonsuzluk, sonsuz mutluluk vaat etmedim. Aldatmama sözü vermedim. Şirin hikayeler, pembe hayaller anlatmadım. Sizi yatağa atmak için türlü türlü yalanlar söylemedim. Ben hiçbirinize kızgın veya kırgın değilim. ( herkese kıl olduğum zamanlar hariç ) Benimle seks yaptığınız için hepinize teşekkür ederim. Bu sıradan yazı bile bu ülkede cesur yazı olarak kabul edilir. Tuhaf ! Uslüp ve dilin kullanımında dikkatli olmam gerektiğini, çok okuyucu çekmek için bunun önemli olduğunu çok yakın bir arkadaşım bana ifade etmişti. Çok okunmak, çok kişiye ulaşmak, popüler olmak….elbette yazılarımı birileri okusun diye yayınlıyorum ama; herkes okusun diye değil ! Yazılarım sayesinde tanıştığım çok değerli insanlar oldu. Onlar beni bir şekilde buldular. Onlar tarafından okunuyor olmak gurur verici, yoksa ; Mehmet Çoşkundeniz, Hakkı Yalçın, Ahmet Altan , Ayşe Arman okuyucu kitlelerinin beni okuması zerre kadar umurumda değil. Beni herkes okuyabilir fakat; ben, herkes beni okusun diye yazmam!

One Night Stand! Seks güzeldir. Bunu konuşmaktan da yazmaktan da ifa etmekten de korkmak yersiz. Aptalların cesaretinden bahsetmiyorum. Tabuları yıkıp atalım. Bırakalım her şey yolunu bulsun. O’nu saygıyla selamlıyorum.

Dipnot : Kadınların aybaşı ve lohusa dönemlerinde oldukları gibi, hayatımın en asi dönemini yaşıyorum. Bu ruh halimi son dönemlerde en güzel yansıtan şarkı: Lethe – Dark Tranquility’dir ( Fatoş’a sevgiler ). Az bilmek için çok okumak lazım !