Sunday 3 January 2010

Çok Dindar Bir İnançsız Olmak

Yeni yıl hediyesi olarak bir arkadaşımdan çok güzel bir ajanda aldım. AJANDA 2010 İLLALLAH! Bu sıradan bir ajanda değil, içinde çeşitli yazıların, deyimlerin, özlü sözlerin de yer aldığı adeta bir kitapçık. Bu akşam eve dönüş yolculuğunda, otobüste, büyük bir keyifle okudum. İçindeki çoğu şahsiyet tanıdık isimlerdi keza çoğu düşünce de aynı zamanda benim düşüncemdi. Sizin için klavye karşısına geçip, hiç üşenmeden aralarından seçtiklerimi yazıyorum. Kafalardaki örümcek ağlarını alması temennisiyle; emeğe saygı, gelsin repler!

Tanrı kavramının herhangi bir geçerliliği varsa, ancak ve ancak bizleri daha büyük , daha özgür ve daha sevecen kılması olabilir. Eğer Tanrı bunu yapamıyorsa, O’ndan kurtulmanın zamanı gelmiş demektir. – James Baldwin

Dini inançlarım hakkında yazılanlar, sürekli tekrar edilen koca bir yalandan başka bir şey değildir. Tanrı’ya inanmıyorum; bunu hiç inkar etmedim, her zaman açık açık söyledim. Eğer içimde bir yerlerde dini olduğu söylenebilecek bir şey varsa, o da bilimimizin ortaya koyduğu kadarıyla dünyanın yapısına duyduğum sonsuz hayranlıktır.
Tanrı meselesi açıldığında, kendimi bir agnostik olarak gördüğümü söyleyebilirim. Hayatı daha güzel, daha yaşanır kılacak ahlaki ilkeler açısından son derece önemli olan berrak bir bilincin, bir kanun koyucu fikrine, özellikle de ödül ve cezaya göre çalışan bir kanun koyucu fikrine ihtiyaç duyacağına inanmıyorum.

Deneyimleyebileceğimiz en iyi şey gizemli olandır. Hakiki sanatın ve hakiki bilimin can evindeki en temel duygudur bu. Gizem nedir bilmeyen, artık merak edemeyen, şaşırmayan birinin yaşadığı söylenemez, böyle biri eriyip gitmiş mum gibidir. Dinin kökeninde, korkuyla karışık olsa da, bu gizem deneyimi vardır. Nüfuz edemediğimiz bir şeyin mevcudiyetiyle ilgili, en derin aklın ve göz alıcı güzelliğin aklımızın sadece en temel biçimlerine ulaşabildiği tezahürleriyle ilgili bir bilgi – asıl dini tavır işte bilgiden ve bu duygudan oluşur. Bu bakımdan, ama sadece bu bakımdan çok dindar biriyim. Yarattığı canlıları ödüllendiren ve cezalandıran ya da kendiliğimizden bildiğimiz türden bir iradeye sahip olan bir Tanrı fikri pek aklıma yatmıyor. İnsanın fiziksel ölümünden sonra nasıl ayakta kaldığını anlayamıyorsam, böyle bir şeyin başıma gelmesini de istemezdim; zaten böyle fikirler sadece zayıf ruhların korkularına ve saçma bencilliklerine iyi gelir. Sonsuz hayatın gizemi, gerçekliğin muhteşem yapısıyla ilgili ipuçları, dahası doğada tezahür eden aklın ne kadar küçük olursa bir parçasını anlamak için canı gönülden uğraşmak bana yetiyor. Çok dindar bir inançsızım ben…Başka türlü, yeni bir dine inanıyorum.
Ödüllendiren ve cezalandıran bir Tanrı fikrini kavramak, insanın eylemleri dışsal ve içsel zorunluluklar tarafından belirlendiği için çok zordur. Çünkü bu durumda, Tanrı’nın gözünde, cansız bir nesne hareketlerinden ne kadar sorumluysa, insan da başına gelenlerden ancak o kadar sorumlu olabilir. Bilim bu nedenle yıkıcı bir ahlaka sahip olmakla suçlanır, ama bilimi bununla itham etmek hiç adil değildir. Bir insanın etik davranışları empatiye, eğitime, toplumsal bağlara ve ihtiyaçlara dayandırılmalıdır; bunun için dini bir dayanağa gerek yoktur. İnsan cezalandırılma korkusuyla ve ödüllendirilme ümidiyle kendini kısıtlasaydı, asıl o zaman içler acısı bir halde olurdu. Böyle düşününce, kilisenin neden ezelden beridir bilimle savaştığını ve bilime meraklı olanlara zulmettiğini anlamak kolaylaşır.

Doğa’ya asla bir hedef ya da amaç veya insana özgü gibi görünebilecek başka nitelik atfetmedim. Doğa’ya baktığımda muhteşem bir yapı görüyorum. Sadece yarım yamalak anlayabildiğimiz bu yapı, aklı başında bir insanda ancak tevazu uyandırabilir. Bu sahici dini duygunun mistisizmle uzaktan yakından alakası yoktur. -Albert Einstein, Seçme Yazılar

Benim ateizmim, tıpkı Spinoza’nınki gibi, evren karşısında hakiki bir dindarlıktan ibaret ve sadece, kendi insanca çıkarlarına hizmet etsin diye insanlar tarafından kendi suretlerinde yaratılmış tanrıları reddediyor. – George Santayana

İnançlı birinin kuşkucu birinden daha mutlu olması, sarhoşun ayıktan daha mutlu olmasına benzer. İnancın getirdiği mutluluk ucuz ve tehlikelidir. –Bernard Shaw

Israrla söylüyorum, insanın atasının maymun olmasında utanılacak hiçbir yan yoktur. Buna karşılık, kendi mesleğindeki başarılarıyla yetinmeyip hakkında hiçbir şey bilmediği bilim meselelerine dalan, manasız belagatle bunları kanıtlamaya çalışan, incelikli saptırmalar ve dinsel önyargılara becerikli atıflarla dinleyicilerinin kafasını karıştırmaya çalışan bir atam olsaydı, o zaman utanırdım bak! – T.H.Huxley

Din bilgiye bazen düşman, bazen rehine, sık sık tutsak, en çok da çocuk muamelesi yapar. Dinde olduğu gibi siyasette de, bizim itikatlarımızın yarısına inananlara, onu tamamen reddedenlere olduğundan daha az merhamet ederiz. İnsanlar din uğruna kavga eder, yazar, dövüşür, ölürler, ezcümle her şeyi yaparlar-din uğruna yaşamak hariç. – Charles Caleb Colton

Biz insanların başındaki belanın kökeninde bütünüyle şu vardır belki de: Ölüm gerçeğini, ki tek gerçeğimiz odur, inkar edelim diye hayatlarımızın bütün güzelliğini feda eder, kendimizi totemler, tabular, haçlar, kan dökmeler, kiliseler, camiler, ırklar, ordular, bayraklar, milletler içinde tutsak ederiz. – James Baldwin

Tanrılar insanların dualarına kulak verseydi, bütün insanlık hızla yok olurdu, zira insanlar sürekli birbirlerinin başına çeşitli kötülükler gelsin diye dua ederler. – Epikuros

Felsefecinin papaz öldürdüğü görülmüş şey değildir, oysa papaz epey felsefeci öldürmüştür. – Denis Diderot

Eğer bir yerde bir taş düşüp de adamı öldürürse, taşın o kişiyi öldürmek için düştüğünü şu şekilde kanıtlamaya çalışırlar: Eğer Tanrı’nın rızasıyla bu taş bu amaçla düşmemiş olsaydı, o kadar çok tesadüf nasıl bir araya gelebilirdi (çünkü genellikle pek çok koşul bir arada gerçekleşir)? Belki siz, taş düştü çünkü sert bir rüzgar esiyordu, adam da o yana gidiyordu, diye yanıtlarsınız. Ama ısrar ederler : neden tam o anda sert bir rüzgar esiyordu? Neden tam o anda bir adam o yöne doğru yürüyordu? Rüzgar sert esti çünkü bir gün önce hava daha sakinken deniz dalgalanmaya başladı; adam da bir arkadaşı davet ettiği için yürüyordu, dersiniz ısrar etmeye devam ederler –çünkü sorulacak sorular hiç bitmez: Neden deniz dalgalanmıştı? Neden adam tam o sırada davet edilmişti_ Nedenlerin nedenlerini sormayı hiç bırakmazlar, ta ki siz Tanrı’nın iradesine sığınana, yani cehaletin sığınağına girene kadar…- Spinoza

Bütün dinler cahile aynı ölçüde ulvi, siyasetçiye aynı ölçüde kullanışlı, düşünüre aynı ölçüde gülünç gelir. – Lucretius

Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılsa, haklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir. – Ludwing Feuerbach

Nasıl olur da Tanrı dua eden insanın sürekli olarak kendini aşağılamasını, ayinlerin ve törenlerin durmadan yinelenmesini ister? Sen, kendin, içgüdüsel olarak, sana karşı gönül borcunu belirten bir düşünceyi, iyilik yaptığın insanın buna kısa bir bakışla karşılık vermesini yeğ tutmaz, bütün o ağlamaklı şükran dualarından tiksinmez miydin? Gerçi sen Tanrı değilsin , ama gene de… - Cesare Pavese

‘Tanrı’, ‘ruhun ölümsüzlüğü’, ‘günahlardan arınma’, ‘ötesi’: hepsi de istisnasız hiç ilgilenmediğim ve zaman ayırmadığım kavramlar –çocukken bile. Belki de bunlarla uğraşacak kadar çocuksu olmamışımdır hiç? Ben ateizme bir sonuç olarak varmış değilim, ne de onu bir olay olarak yaşadım : Benim için doğal bir şey bu, içgüdüsel bir şey. Toptan bir cevabı sineye çekmeyecek kadar sorgulayıcı, araştırıcı, çoşkun biriyim. Tanrı toptan bir cevap, biz düşünürlere karşı işlenmiş bir nezaketsizliktir –özünde bizim için toptan bir yasaktır: Düşünmeyeceksin! – F.Nietzsche

İnsanın sırf çoğunluk, çoğunlukta olduğu için, kitlelerle ya da çoğunlukla aynı şekilde düşünmek istemesi aşağılık ve düşük bir kafası olduğunun kanıtıdır. Halkın çoğunluğu ona inansın inanmasın, hakikat değişmez. – Giordano Bruno

‘Babanı ve seni dünyaya getirenleri sayarsan uzun ömürlü olursun ve sana zenginlik ihsan edilir’. Bu, on ayette belirtilmiştir. Tanrı sevgi karşılığında bir mükafat teklif ettiğine göre sizin Tanrınız ahlaksızdır. – Dostoyevski

Yaşama karşı bir günah varsa, bu belki ondan umudu kesmekten çok, bir başka dünyayı ummak ve elimizdekinin amansız gösterişinden kaçmakta yatar. – Albert Camus

Bağışla , ey Tanrım, sana yaptığım küçük şakaları. Bağışla ki ben de bağışlayayım senin bana yaptığın büyük şakayı. – Robert Frost

Al istersen, veresiye cennet senin olsun.
Bana bir açıklık yer,
Bir çimen çayır olsun,
Bir kadeh, bir güzel, bir şarap sunan olsun, yeter
Ama bunlar peşin olsun.
Cennet, cehennem gibi laflara boş verelim.
Cehenneme hani kim gitmiş,
Hani, cennetten dönen kim? – Ömer Hayyam

No comments: