Wednesday 4 July 2007

Kapanan Telefon


Bu gece olduğu kadar,karşı cinsten birinin söyledikleri bana hiç bu kadar koymamıştı.

...çalan telefonu(kimin aradığını bilmemin güveniyle) herzamanki sakinliğim ve sıradanlığımla açmışken,konuşma sonrası tam bir hezeyandı.Zaman mefhumu beni artık sınırlamıyordu vede sonsuzluk artık sonsuz değildi.Benim saatimde şimdi bir dakika altmış saniye etmiyordu. Kalbim inanılmaz acıyor,sanki içinde mangal yapan birilerinin mevcudiyetini anlamamı ister gibiydi.İnanılmaz fiziksel bir acı...acının tüm anlamları vücut bulmuştu bu an...Tanrım bu nedir?Öncü olduğunu bildiğim bu tarifsiz acının artçıları da olacak mıydı? Sudan çıkmış balığa dönmenin pratiğini mi yapıyordum.Oysa şu ana kadar hep balık olmayı istemiştim...

Gelen bu tarifsiz acı beraberinde tarif edeceğim bir çok yaşanmışlığı da yaşanmamış kılıyordu.Durduramıyordum kalbimdeki sızıyı.Aklım daha önce hiç karşılaşmadığım bu durum karşısında işlevini yitirmişti sanki.Peki sevişme anını ben belirleyemeyeceksem benim şu an şişme bebekten farkım neydi? Bağışıklığım yoktu.Hiçbir aşı ben mikrobunu yalıtamazdı ki içimden!

...idmansızdım.Daha evvelinde deneyimleyemediğim bu bilinçdışı acının kaynağı neydi?Domine olan kişiliğimin dibe ittiği diğer kişiliklerimden birinin bağımsızlığı mıydı bu? Kalbim,yumurtadan dışarı çıkma zamanı gelmiş timsah yavrusu gibi göğüs kafesimi kırmak istiyordu.Düşünce denizimde düşünecelerim öylesine birbirine girmişti ki ortada duran deniz fenerinin bir fonksiyonu kalmamıştı.Artık ben farklı bir bendim.Bir insanın aynı nehirde iki kere yüzememesi bu muydu?Savunduğum ve övündüğüm birçok şeyi anlamsız kılıyordu bu sancılı anlar. İlk defa kendimi bu kadar kontrol dışı hissettim.Aklımın insiyatifi eline alamayışı beni var olan tüm kırıklıklara uğrattı.

...uyuyamıyordum... Yazdığımın,fiziksel acımın daha da ötesi aklımın acizliğinin idrakındaydım en şiddetlisinden.
...Yazamıyordum...

Acıtmamıştı beni hiçbir ölüm,ayrılık,sevgisizlik ve haz bu akşam kapanan telefon kadar.Kalbimin ağrısı o kadar basınçlıydı ki,sanki aklım koordinasyon yetisini kaybetmiş durumdaydı.İmpulslarım yörüngesiz ve imansız,sanki mahşer telaşındaydılar.Nefesim acıma paralel bir ritimle seyrediyordu ömrümün en uzun akciğer yolunda. Kendime her 'güçlü ol,rasyonel ol' telkininde bulunuşum aslında kalbimdeki acıya atılan bir katalizörden başka birşey değildi.Hep sevdiğim fakat şimdi,şu anda küfrettiğim karanlık,hiç bu kadar kapkara gelmemişti bana.Dışardaki lanet olası cırcır böceği hiç bu kadar sinir bozucu cırcır etmemişti.Lambanın ışığı beni bu kadar utandırmamıştı baskın yediğim mahrem anlarında bile.
Evet,artık eski ben ölmüştü.Maskem düşmüştü.Kendimi dışardan bu kadar net görebilmek ve güçsüzlüğümü gizlemiş olduğum kamuflajımın görüntüsü acımı kalbimin tekelinden kurtararak diğer organlarıma da nasiplendirmişti. Acı artık tüm bedenimdeydi.Acıyı hissetmiyordum çünkü onunla bütünleşmiştim.Ben artık acıydım...bedenim umurumda değil,ruhum ise iflas etmiş durumda. Artık acı yok çünkü ben acıyım...uyuyordum yoksa uyanıyor muydum?

No comments: