Wednesday 3 February 2010

Kar Altında Kalan Kuantik Düşünceler

Klasik fizik dünya; taşlar, ağaçlar, yıldızlar gibi makroskopik ölçekteki evreni incelerken(makrokozmos), kuantum fiziği ise atom ve atomaltı tanecekleri gibi mikroskopik ölçekteki mikrokozmos'u inceler. Uzmanmışım gibi lakırdı ettiğime bakmayın. Yoğurdun kaymağı gibi yüzeysel kalır bilgilerim. Sadece bazı noktalara anladığım ve algıladığım kadarıyla dikkat çekmek isterim. Her ne kadar makro dünya atomlardan oluşuyor ise de, kuantum'u anlamak için makro dünyaya ait bütün mantık, sezgi ve bilgilerimizi çıkışta geri almak üzere bir kenara bırakmalıyız. Çünkü bu iki dünya tamamen farklı. Kuantum dünyasında atom tanecikleri aynı anda birçok yerde bulunabiliyorlar. Yani ölçeğin farklılaşmasıyla maddenin davranışı oran olarak değil, mahiyet açısından değişim gösterir. Yani atom tanecikleri çözümlenemez şekilde biribirlerine karışabilirler ve aynı anda birçok yerde ve halde bulunabilirler. Bu durum (süperpozisyon) sadece kuantumun bir özelliğidir, klasik fizikte bunun bir karşılığı yoktur. Yani -veya mantığı ( a veya b ) klasik fizik için geçerli iken; kuantum için -ve mantığı işlevseldir diyebiliriz ( hem a hem de b ).

Görelilik çıkışsız oluşu/sonuçsuzluğu ve karışıklığı imler. Herşeyin birbirine göre olduğu bir nesne/anlam dünyasında hangi şey son noktasına kadar çözülebilir/anlaşılabilir ki? Veya yorumların alt yorumlarından ve bunların kombinasyonlarından nasıl emin olacağız?
Böyle bir evrende emin olmak bir hayaldir. Hiçbir olasılık sıfır veya bir değildir. Mutlak/kesin hiçbir çıkış/çözüm/sonuç/referans yoktur. Ama bu hiçbir çıkış/çözüm/sonuç/referans olmadığı anlamına gelmiyor, sadece bunların mutlak kesinlikte olanları yoktur.

Sonlu çerçeveler diyarındaki her sorun, kendi tatminkar çözümüyle birlikte varolur. Sorun ve çözüm aynı elmanın iki yarısıdırlar. Eğer sizin o anki algı/anlayış çerçeveniz elmayı ortadan ikiye bölüyorsa, elmanın size görünen tarafı o an için bir sorun olarak gözükür sadece. Çerçeveniz genişleyip öbür yarıyı içine alana kadar. Elmanın tümünü görünce sorun/çözüm birleşir ve bir konu/durum olur sadece.

Kendi tatminkar çözümü diyorum. Tatminkar çözüm mutlak tatminkarlıktaki çözüm değildir. Tatminkar çözüm sıfırla bir arasında bir tatmin sunar, örneğin %95, %99, %99.9999 gibi. Neden böyledir. Çünkü herşey birbirine bağlıdır, birşeyi 'tam' çözmek demek herşeyi 'eşzamanlı' çözmek demektir ki; sonsuza kadar giden sonlu çerçeveler diyarında bu, 'sınırsız bir alanı görmek' anlamına gelir. Ama görmek kendi doğası gereği sonsuz değil sonludur. Yani görebilmek için sonlular/sonluluk gerekir.

Tıpkı fizikteki gibidir bu tatminkar sonuçlar. Fizik de tümüyle görece bir dünyada varolur. Ama bizi tatminsiz bırakmaz. Tatmin etme sınırları çok geniştir. Örneğin Newton fiziği tümüyle doğru değildi ama çok büyük oranda tatminkardı ve hala da birçok durum için (ışık hızı çok büyük bir hız olduğu için) direkt kullanılmasında bir sakınca yoktur.İşte bu noktada kuantum basamaklardan sözedilebilir. Newton fiziğinden öncesi bir kuantum basamaktır. Karmaşa ve anlamayışın fazla olduğu bir zaman. Newton fiziği bir üst kuantum basamaktır. Artık bu karmaşa aşılmış olur. Görelilik fiziği ise bir üst kuantum anlayış basamağıdır. Bu basamaklardan bir kez çıkan bilinç tekrar alt basamağın karmaşaları arasında boğulmaz. İnsanlar arasındaki birbirini anlama ve yorumlama dünyası da benzer kuantum basamaklara sahiptir. Yani bir alt basamağın kafa karıştırıcı yorum/altyorum/altaltyorumları artık gerilerde kalır ve onlar üzerine 'tatminkar' anlayışlar elde edilmiştir. (Aşk konusundaki anlayışların aşkı zedelemesi konusu görecelidir. Aşk üzerine hiçbir şey bilmeyen birine bunlar aşkı biraz anlatabilirler. Ama görece ne kadar derin yaşanırsa mevcut/yüzeye çıkmış bilincin dili o kadar yetersiz gözükür. Aşkın ne olduğunu %100 söylemek diye birşey bu evrende sözkonusu olmasa da, ne olmadığı ve neye benzediği üzerine olan anlayışların/ifadelerin kuantum basamakları yukarıya doğru sürer gider.)
Bu kuantum basamaklar merdiveni hem nesne hem anlayış/bilinç dünyasında sonsuza kadar uzarlar. Aşağıya doğru ve yukarıya doğru. Merdivenin neresinde olduğunuzu bilemezsiniz, çünkü ne başı vardır ne de sonu. Sadece merdiven üzerindeki başka varlıkları görürsünüz, onlara 'göre' birşeyleri değerlendirebilirsiniz.

Çıkış, çözüm arayışı ne demektir? Bu iyi gibi gözükebilir ama aslında çözüm dediğiniz şey 'arzulanan bir son'dur. Her ne kadar arzulansa da gene de bir sondur. Bir son ise ne demektir? Merdivenin bir sonunun olması veya sonlu çerçeveler diyarında dışına çıkılamaz bir çerçeve ile karşılaşmanız demektir. Mutlak çıkışlar/çözümler/sonlar kendini tutsak bulmaktır. (Aşkın ne olduğunu %100 söyleyen bir dil, aşkı sınırlamaktan başka birşey yapmış olmazdı.) Asıl bunların göreli değilde mutlak olarak varolmaları en büyük sorunumuz/sonumuz olurdu. En büyük çözümümüz bir anda bizim gene en büyük sorunumuza dönüşürdü.

Oysa sonsuz kuantum basamaklı merdiven bize mutlak olmasa da (ki olmaması hayrımıza) bir sonraki basamağı sunuyor. Yani göreceli/tatminkar olarak bize çözüm sunuyor. Yani en iyi durumu sunuyor görelilik. Zaten düşünürseniz görelilik sonsuzluk kavramından çıkmış birşeydir. Sonsuz, dışı olmadığı için dışında bir mutlak referans sunamaz. İç referanslar ise mutlak değil görelidir. Bu yüzden sonsuzluğun olduğu yerde herşey göreli olmak zorunda kalır. Sonsuzluk ve görelilik aynı şeydir.

3 comments:

Anonymous said...

bu durumda ispatı olmayan sonsuzluk kavramı sadece bilimsel yaklaşımda tatminkar cevaplar sunduğu, sağlam temellendirmeler yaptırdığı için mi doğru olarak kabul ediliyor?

sonsuzluk kabulü soruların menbaı ya da varacağı son yer olduğu için mi ortaya çıkmıştır?

Nik said...

Mevcut bilimsel birikimle bile beynimizin birçok soruya cevap bulmada zorlandığı açıktır. Sonsuzluk, bizim için, sona ulaşamamaktır. Her ufuk çizgisine ulaştığımızda yeni bir ufuk çizgisi ortaya çıkıyor...benim ufuk çizgim uranüsteki kratere göre sonludur...sonsuza gidiş dairesel olarak tüm atomcukların göt göte lineer olarak ilerlemesimidir yoksa sonlu bir çap etrafında turlamak mıdır?
Görelilik birçok şeyi değiştirdi. Bizler kuantuma "abi bana felsefe yapma"; "yerim senin atomunu, benim maaşa bi faydası olacak mı", "tanrı yaratmış,daha ne kurcalıyonuz a.q" ekseninde baktığımızdan ve bilimsel bilgiyi sadece üniversiteler ve karını maksimize etmeye çalışan kurumlar kullandığından, bizler için bu tip jargonlar hava atma aracı veya anlayamayacağımız karmaşık şeyleri imgelemekten öte gitmememektedir...

7.oda said...

çerçevesiz yaşamak iyidir! diyor ve susuyorum :)